Yerel

Filistin Paylaşımı Nedeniyle Suudi Arabistan’da Tutuklanan Kız Yaşadıklarını Anlattı

Suudi Arabistan’da Umre ziyareti sırasında yaptığı bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle gözaltına alınan Batmanlı Muhsine Topaloğlu, aylar süren tutukluluğun ardından serbest bırakıldı. Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi olan Batmanlı 24 yaşındaki genç kız, serbest bırakıldıktan sonra yaşadığı zorlu süreci anlattı.

24 yaşındaki Batmanlı genç öğrenci, 19 Temmuz 2024’te umre için özel bir turizm şirketiyle Türkiye’den Suudi Arabistan’a gitmiş ve Medine’deyken Filistin’i savunan paylaşımları gerekçe gösterilerek haksız bir şekilde gözaltına alınıp tutuklanmıştı.

Muhsine Topaloğlu, 21 Temmuz günü Medine’de Mescid-i Nebevi’nin fotoğrafını “Filistin’de direnişe devam, mücahitlere selam” mesajıyla Instagram hesabında paylaştığı için 4 ay beş gün boyunca Suudi hapishanelerinde tutuklu kaldığını belirterek yaşadığı zorlu süreci Batman Rehber Gazetemize anlattı.

İşte baştan sona Muhsine Topaloğlu’nun başından geçenler:

“19 Temmuz'da Umre için Medine'ye vardık. Otele girdik. Otele gittikten sonra Mescid-i Nebevi'yi ziyarete gittik. Orada Müslümanlara dua ettim. Sonra orada da ‘Gazze'deki Müslümanlara selam, direnişe devam’ yazdım. Sonra Uhud'a gittik. Uhud'da Okçular Tepesi'nde de yine Gazze'deki Müslümanlara dualar ettim. Mescid-i Nebevi ve Uhud konumunu paylaştım. O konumları paylaştıktan sonra benim instagramımdan bildirim geldi. Konumu görüntülendi diye bana bildirim geldi. Sonra ben otelin içerisindeyken tur görevlisi beni aradı.

Dedi ki çabuk gel Ravza'nın önünde seni bekliyoruz. Ben dedim hocam niye? Çabuk gel, Çabuk gel dedi. Sonra hızlıca otelden çıktım. Baktım otelin önünü polisler tutmuşlar beni bekliyorlar. Kapının yanına kadar gelmişler. Çıktığım gibi çabuk önümüze gel dediler.

Ne oluyor dedim. sadece yürü insanlar arasında dikkat çekmeden tam önümüze yürü dediler. Arkadaşım da ben de gelmek istiyorum, dedi. Hayır sen gelemezsin, dediler

Arkadaşım onları dinlemedi en arkadan bizi takip etti. Birlikte Ravza'nın önüne geldik. Baktım bizim tur rehberi onu da öncesinden almışlar. Hocam ne oluyor, dedim. Baktım askerlerin hepsi toplanmış hocamın üzerinde. Beni bekliyorlarmış. Dedi ki sen İnstagram'dan bir paylaşım yapmışsın. Senin telefonunu istiyorlar. Diyorlar ki biz sadece onun o paylaşımını silip ona telefonunu geri vereceğiz. Hiçbir şey yapmayacağız.

Bunu Yapmanı Hamas mı İstedi?

Dedim ki hocam emin misin? Bir şey yapmazlar değil mi? Telefonum falan bilgilerim var içinde. Benim özel şeylerim var galerimde falan. Kadınlara karşı mahremiyet hassasiyetimiz var. Biz o tür şeylere girmiyoruz, dediler bana.

Ben de ona güvenerek tamam dedim. Verdim onlara telefonumu. Telefonumu aldılar. Sonra bizi bir karakola götürdüler. Yarım saat doldu. Hiçbir şey söylemediler. Telefonumu aldılar içeri gittiler.

Bizi orada beklettiler. Sonra Tur rehberine ve yardımcısına ondan ayrılın. O tek başına şurada oturacak. Siz şurada oturacaksınız, diyerek bizi ayırdılar. Sonra ben dedim bizim Ravza randevumuz geldi. Bir daha bulamayız. Gidelim bari yapalım. Sonra ne işleri varsa gelip bize sorsunlar; ama izin vermediler.

Bir tane Türk uyruklu İranlı bir tane kadın getirdiler. Dediler ki ona şimdi buradaki Türkçe yazıda ne yazıyor? Dedi ki Gazze'deki mücahitlere selam direnişe devam öyle yazıyor. Sonra teyit ettiler kadını gönderdiler. Kadını gönderdikten sonra bana dediler ki şimdi sorgun başladı.

Hemen büro amiri geldi. Kapıyı üzerime kilitlediler. Dedi ki bu yazıyı kim senden yazmanı istedi? Bu çantayla birlikte bu pozu kim vermeni istedi? Dedim ki hiç kimse istemedi. Hamas mı istedi senden? Hayır Hamas benden böyle bir şey istemedi dedim. Dedi doğru söyle yalan söylemenin bir anlamı yok. Bunu senden kim yazmanı istedi? Okçular tepesine gidiyorsun. Yanına bir tevhid çantası alıyorsun. Bir tevhid şapkası. Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Senden bunu Hamas istedi değil mi? Hayır, dedim. Bak Hamas istemiş de seni bırakacağız, dedi. Hamas istemedi benden bunu dedim.

Sen niye onlara dua ediyorsun o zaman? Niye burada bu şekilde bu çantayla bu tevhid bayrağıyla burada kimse buna cüret edemez, dedi.

Israrla kabul etmeyince dedi ki tamam sen bunu kabul etmeyeceksin değil mi? Benim nezarethaneye attı. Üzerime kapıyı kilitlediler.

Namaz Kılmama İzin Vermediler

Ben orada bekledim. Çok yorgundum zaten. Yerde hiçbir şey yoktu. Küçük bir tane paspas vardı onun üzerine oturdum. Böyle uzandım hafif. Sonra ben orada yatmışım.

Sabah namazının sesiyle uyandım en son. Askerler içeriye hücum ettiler. Hızlıca baktım içeriye girdiler. Kalk kalk kalk, dediler. Ben daha ne olduğunu anlamadım. Elime kelepçe vurdular. Ayaklarıma kelepçe vurdu. Gözlerimi kapattılar. Hayır ben Mekke'ye gideceğim. Umre'yi kaçıracağım. Umre'ye gitmek istiyorum dedim.

Beni hemen apar topar aldılar. Erkek askerler geldi. Arabanın içine koydular.

Arabadan ses kesinlikle gitmiyor hiçbir yere. Çünkü hepsi böyle tamamen kapalı. Anladım yani bağırsam da sesim gitmeyecek dışarıya. Sonra o küçük bir tane oda gibi bir tane arabaydı. Sonra içeri girdim. Bir buçuk saat galiba yolda kalmışız. Çünkü geldiğimde güneş doğmuştu. Namaz kılmama da izin vermediler.

Baktım dağın tepesine götürdüler beni. Bir dağın tepesinde Medine Hapishanesi'ne girdim. Sonra orada yine bir tane hücreye attılar beni. Yerde bir tane yatak vardı. Beton, hiçbir şey yok. Sonra otur burada dediler.

Ben ne olacak neyi bekliyorum dedim. Sadece otur dedi. Ben namaz kılacağım, dedim. Yerde kıl dedi. Seccade verin dedim. Yerde kıl, dedi ben de ısrar etmedim. Orada su vardı. Hemen abdest aldım. Kazasını kıldım sabah namazının.

Hamas, Mescid-i Aksa'yı Yahudilere Versin

Sonra ben bekledim. Birkaç saat sonra dedi ki çabuk tahkik tahkik yallah tahkik. Tahkik soruşturma demekmiş. Odaya girdim. Baktım ellerinde böyle Starbucks kahvesi iki tane sorgucu adam oturdular. Odada bir tane masa sadece başka hiçbir şey yok.

Bana sormaya başladılar Şimdi bize söyle bakalım. Sen buraya niçin geldin? Ben umre yapmak için geldim, dedim.

Kim senden bu duayı etmeni istedi? Sen bunu çektikten sonra nerelerde paylaştın? Dedim ki hiç kimse benden hiçbir şey çekmemi istemedi ve ben bunu kendim sadece içimden gelerek paylaştım. Özellikle son olaylarda Filistinli Müslümanlarının çok ağladığını, çok yakardığını gördüğüm için ve ben aslında bunun acısını çok hissettiğim için Uhud'a gidince Mescid-i Nebevi'ye gidince aklıma sadece mazlum sahabeler geldi. Aklıma sadece davetin ilk dönemleri geldi. Ben Müslümanları hatırladığım için bunu yaptım dedim.

Üç defa aynı soru tekrarladı. Sen bunu niçin çektin? Kim senden çekmeni istedi? Ve sen bu duayı niçin ettin, bunu kime gönderdin?

Hani şey zannediyorlar bir adam var ben işte ona bu fotoğrafları çekip gönderiyorum. Böyle bir şey bekliyorlar herhalde yani adamlar. Dedim telefonum sizde zaten. Gördüğünüz gibi hiç kimseyle bir mesajım yok, sadece İnstagram'da paylaştım. Başka hiçbir şey yok dedim. Sonra bana dedi ki hayır sen bunu birilerinin emriyle yaptım diyeceksin. Ya Hamas'ın emriyle ben bunu yaptım ya İhvan-ı Müslümin diyeceksin ya Husi diyeceksin.

Baktılar ki ben kabul etmiyorum. Sonra dedi ki senin Husilerle İhvan-ı Müslümin ile Hamas'la ne alakan var? Bunlar hakkındaki kişisel görüşlerini bize söyle?

Dedim benim bunların hakkında şahsi bir görüşüm yok. Hamas da, İhvan-ı Müslümin de, Husiler de Türkiye tarafından Filistin için seviliyorlar. Türkiye halkı onları seviyor. Bu bana şahsi bir durum değil dedim. Türkiye Cumhuriyeti'nde yasak değil bu dedim.

Sonra bana dedi ki: Bu Filistin davası niye seni bu kadar ilgilendiriyor? Sen ne istiyorsun? Sen Arap değilsin, Filistinli değilsin. Resulullah'ın da Yahudi komşusu olduğunu biliyorsun değil mi? Resulullah'ın da Yahudilerle anlaşmaları vardı. Resulullah da Yahudilerle selam ve barış anlaşmaları yapmıyor muydu? Hamas niye bunu yapmıyor? Hamas niye ısrarla gidip Yahudilerle saldırıyor? Niye ısrarla onların taleplerini reddediyor? Hamas bu konuda kendi başını yakmıyor mu? Hamas, Filistin halkını tehlikeye atmıyor mu? Filistin halkını öldüren Yahudiler değil, Hamas'tır dedi. İslam'da sadece selam vardır, barış vardır. Hamas gidip Yahudilerle anlaşma yapsa, artık bu halkı öldürmeyecek.

Ben dedim ki, Yahudiler Mescid-i Aksa'yı istiyor, Kudüs'ü istiyor. Peki ne yapacak? Resulullah dönemindeyken hiç Mescid-i Aksa'yı istediler mi? Mescid-i Aksa için savaştılar mı? Yok. Mekke için savaştı, Mekke'yi aldı.

Hamas, Mescid-i Aksa'yı Yahudilere versin, dedi. Ben şoka girdim. Sonra ben dedim ki onlara, Mescid-i Aksa Kur'an-ı Kerim’de geçiyor. O mübarek bir yerdir. O ise biz zayıfız bugün Yahudilerle anlaşma yapıp Mescid-i Aksa'yı onlara vermekten başka hiçbir seçeneğimiz yok dedi. Mecid-i Aksa'yı versek hiçbir şey kalmayacak dedi. Hepsinin elinde Starbucks kahveleri vardı. Sorgumu o şekilde bitirdiler.

Sadece Ekmek ve Pilav Getiriyorlardı

15 gün ardından bana geldi dedi ki, eğer sen kabul edersen sana af getireceğiz. Sana hiçbir şey yapmayacağız. Sonra beni aldılar. 15 gün boyunca güneş göstermediler. Hiçbir şey yok. Sadece ekmek ve pilav getiriyorlardı.

15 gün boyunca yerde kaldım. 15 gün bittikten sonra çıktım. Aynı küçük ses çıkarmayan arabaya koydular beni. Arabaya bindikten sonra, bir buçuk saat sonra Havalimanına vardık. Gözlerimi bir açtım. Kocaman bir tane uçak, kameramanlar ve askerler uçağın merdiven kısmında durdular. Hemen uçağa bindirdiler beni.

Sadece nereye gidiyoruz dedim. Sadece bunu sordum. Cevabını vermeyeceğiz Soru sorma dediler.

Uçaktan indik. Nereye getirmiş olabilirler beni, diye ben de düşünüyorum. İndik. Hala söylemiyorlar. Neredeyim ben diyorum. Söylemiyorlar. Küçük arabaya koydular beni. Gözlerim kapalı. Bir saat yolda kaldık. Kocaman külliye gibi. Şehrin dışında hapishaneye getirdiler. Kocaman bir yapı. İçeri gittiler. Önce adamların kısmından geçtik. Bir sürü adam gördüm. Sakallı, yaşlı dedeler, küçük çocuklar vardı 10-12 yaşlarında. Hepsinin gözleri kapalı, elleri bağlı, ayakları bağlı. Bir sürü çocuk gördüm, bir sürü yaşlı adam gördüm koridorlarda.

Kadınlar kısmına götürdüler. Beni küçük, tek kişilik hücreye attılar. Hücrenin içerisine girdim. Orada ben dedim ki ben neredeyim, bana nerede olduğumu söyler misiniz? Sen Cidde’desin, dediler. Orada da 15 gün boyunca bana hiçbir şey söylemediler. Sadece bekle dediler.

Her gün soruyorum. Ne oluyor? Sadece bekle, diyorlar. Sonra 15 gün daha geçti. Bu süre içerisinde bana hiçbir şey bilgi vermedi. 15 gün bir sorgu süreci geçirdim. 15 günden sonra bir ay geçti. Bu bir ay içerisinde arada bir adam geliyordu bana. Tekrardan diyordu ki ifadelerini değiştiriyor musun? Ben hiçbir şey söylemiyordum. Aynı soruları soruyordu.

Filistin Casusu Olduğunu Kabu Et Seni Bırakalım

Bir ay böyle devam etti. Bir buçuk ayın ardından bana dedi ki çık hazırlan.

Gözlerimi kapattı. Yürüdük 15 dakika. Sonra bir açtım. Kocaman çok büyük bir oda. Kraliyet ailesi gibi bir oda. Şimdi bir odaya gireceksin dedi. Bekle burada dediler. Sonra bir odayı açtılar. Baktım bir sürü adam. Hepsi aynı elbiseyi giymişler bekliyorlar. Birkaç kadın daha vardı benimle birlikte. Hepimizin gözlerini açtılar. Önce beni aldılar. Heyetin karşısına çıkacaksın. Terbiyeli ol, dediler.

Kocaman bir masa. 20-30 tane kocaman bir heyet var. Hepsi sakallı. Başlarında beyaz, kırmızı renkli şeyler var. Tatlılar, içecekler falan vardı. Hepsinin önünde bir tane dosya. Sonra oturdu bana. Sen nerelisin? Türkiyeliyim, Türkiye vatandaşıyım. Babamın ismini söyledim.

Sen mahkemenin karşısındasın. Araştırma ve güvenlik heyeti karşısındasın. Uzun bir şey söylediler. Ben durdum. Kalktı ayağa. Bu şeyi oku dedi bize. Ben başladım okumaya. ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Muhsine Topaloğlu Suudi Arabistan'a umre bahanesiyle geldim. Bazı kişileri desteklemek amacıyla halkı Yahudilere karşı, Yahudi aleyhtarlığına karşı kışkırtmak için bir dua paylaştım. Burada Arap Emirliklerini zalim olmakla itham ettim. Onlara karşı Filistin'in casusluğu suçlarıyla suçlandım. Ben bunları kabul ediyorum.’ Bana dedi ki bunların hepsini imzalayacaksın. Sonra bana en sonunda herhangi bir terör örgütünün adını da kabul et, dedi.

Ben bunu kabul etmiyorum. Burada yazdıklarınızın hiçbiri doğru değil dedim. Ben buraya sadece umre yapmak için geldim. Hiç kimse benden bir şey istemedi dedim.

Bana dedi ki adam, bak dedi eğer sen bunu kabul edersen biz seni af edeceğiz. Sana hiçbir şey yapmayacağız. Ben umre yapmadım, umre etmek istiyorum, dedim. Dedi ki seni umreye götüreceğiz, uçak biletini de keseceğiz. Biz sana en pahalı yerden yer ayırtacağız. Biz sana umre ve hac o konuda hiçbir şekilde sıkıntı çıkarmayacağız. Sen bunları kabul edeceksin seni bırakacağız, dedi. Sonra ben imzaladım onu. Ben dedim affedeceklerse yapayım ben dedim.

Arap Değilsin Filistinli Değilsin Filistin'i Savunman Normal Değil

Birkaç gün sonra tekrardan geldi bana. Söyledi ki sen hangi terör örgütlerini kabul ediyorsun. Hamas, Husi, İhvan? Ben dedim ki siz bana böyle bir şey söylemediniz. Siz bana sadece dediniz ki sen orada yaptıklarını kabul edeceksin af çıkaracağız seni göndereceğiz dediniz siz bana. Sonra bana dedi ki yok dedi sen bunu kabul ettin, şimdi senden bunu kim istedi bunu açık bir şekilde söyleyeceksin. Ben bunu kabul etmedim dedim. Hayır siz benden böyle bir şey istemediniz dedim. Kabul etmedim.

Sonra bir hafta sonra tekrardan beni götürdüler. Tekrardan bu heyet geldi. Bu sefer sadece ben vardım hiç kimse yoktu. Geçen geldiğimde çok adam vardı erkek vardı, bir sürü kişi vardı. Bu sefer ben tek vardım. Bana dediler ki bak Senin telefonunda birçok Filistin videosu bulunmuş. Senin telefonunda bir sürü Hamas videosu var. Sen bunları niye paylaşıyorsun? Senin telefonunda bu şeyler niye var, dedi. Ben dedim ki bunlar Instagram kanalları bu kanalların hepsi Türkiye'de serbest.

Senin bu kadar Filistin Filistin demem normal değil, dedi. Arap değilsin, Filistinli değilsin. Burada bir şey var, dedi. Burada bu normal değil, dedi. Sen bize bunu söyle bak para istiyorsan bu konularda biz yardımcı olacağız sana, dedi. Biz sana her şeyde yardımcı olacağız. Sen korkma, dedi.

Sonra ben dedim ki. Hayır dedim. Türkiye'de halkın hepsi böyle yapıyor. Türkiye'de çok normal dedim. Bakın bir haberlere girin. Türkiye’de kadınların hepsi Filistin için savaş başladığından beri sokaklarda dedim. Hiç kimse kalmadı ki evlerinde dedim.

Türkiye Cumhuriyeti bile, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bizzat çok büyük bir gösteri hazırladı. Halkın hepsi sokaklarda, dedim. Türkiye yine her kesimin kanallarında sadece Filistin var başka bir şey yok ki dedim.

Sonra ben bunu yaptım imzaladım, tekrardan gittim sonra işte bu süre içerisinde artık bir buçuk ayım doldu, bu benim en son şeymiş yani bunu onayladılar çünkü bir şey delil bulamadılar bir şey yoktu. Artık bir daha hiç heyet sorgucu falan hiç kimse gelmedi.

Filistin'i Savunmanın Cezası 15 Yıl, İsrail'i Eleştirmek 20 Yıl

Bir buçuk aydan sonra beni artık insanların arasına çıkardılar ilk defa işte dedi gel güneşe çıkacaksın beni güneşe çıkardılar bir buçuk aydan sonra ilk defa güneşe çıktım. O da 15 dakika demir mazgallarla üstü kapalı yani normal bir güneşlenme de değil.

Sonra orada ben artık diğer kızları görmeye başladım. Ben şu ana kadar işte daha durumu vehametini anlamamıştım sonra içeri girdim bana dediler antisemitizm suçu 20 yıldır, Filistin davasına sempati duymak bu da bir suç orada bunun cezası şu anda 15 yıldır şu anda birçok şeylerden biz seni tutabiliriz dediler.

Telefon Müziği Filistin Marşı Olanlar Tutuklanmıştı

Sonra ben kızların arasına gittikten sonra orada baktım benimle aynı durumda olan ama çok kişi gelmiş. Gazzeliler orada dua etmişler onları almışlar. Başka Yemenliler vardı onları da almışlar. Ve İngiltere'den de birkaç kişi vardı.

Bunlar da Mescid-i Nebevi'nin önünde Starbucks kahvelerini bu McDonalds'ı niye kapatmamışsınız dedikleri için onlar da bunları cezaevine almışlardı. Başka kişiler daha vardı.

Bir tanesinde Wel Erdu lena vel Kudüsü Lena neşidi çalınmış ve onu bir polis duymuş. Onu da bu yüzden almışlardı. Sonra bir tanesi de telefonundan Husi Marşı çalmış onu da bu yüzden almışlardı. Başka birkaç kişi daha vardı. Onların da telefon arkasında İsmail Heniye'yi telefon kapağı yapmışlar. Onları da bu yüzden almışlardı. Bir tanesinde telefonda Mescid-i Aksa resmi vardı. Onu da bu yüzden almışlar.

3 ay boyunca telefonla bile görüşmeme izin vermediler. Daha sonra konuşmama izin verdiler. Babamla konuştum babam beni teselli etti. Merak etme Türkiye’de meselen gündem oldu. Milletvekilleri falan senin için çalışıyor dedi.

O konuşmadan sonra ümitlendim. Buradaki mahkumlar bana ‘Sen Türkiyelisin merak etme erken çıkarsın’ diyorlardı. ‘Hepimizin ailesinden idam edilenler var özellikle Afrika’dan gelenlere çok ceza veriliyor. Allah rızası için buradan çıktığında durumumuzu söyle sırf Filistin’e dua ettiğimiz için bize 10 yıl, 20 yıl ceza veriyorlar. Erkeklerimizi de idam ediyorlar ümidimiz sizsiniz.’ Diyorlardı. Sadece Whatsapp’ta, Twitter’de İnstagramda falan Filistin’deki katliamlarla ilgili bir şey paylaştığı için ceza almışlardı. Lütfen sesimizi duyur, diyorlardı.

10 Yıl Hac Umre Yasağı Cezası Verdiler

Sonra bana sana af çıktı dediler 10 yıl hac umre yasağı cezası aldığımı söylediler. Beni birden apar topar havalimanına götürdüler küçük bir odaya kitlediler beni geceden sabaha kadar orda tuttular. Beni doğrudan yabancı bir uçağa bindirdiler. İstanbul’a indim.

4 ay beş gün beni orada tuttular. Eğer Türkiye’den birileri benimle ilgilenmeseydi belki yıllarca kalırdım. Benim için uğraşan herkese çok çok teşekkür ederim. HÜDA PAR benim için mecliste konuşmuş. Dış işleri bakanlığından çok ilgilendiler. Allah herkesten razı olsun.”

MURAT ORHAN