kaa

“İslam davasının liderlerinin hiçbirinin evinde emeklilik geçirdiğini görmedik”

HÜDA PAR Van İl Başkanlığı, Aksa Tufanı ve Şehid Yasin Börü ile arkadaşlarının şehadetinin yıldönümü dolayısıyla “Aksa Tufanı ve Yasin Börü” temasıyla bir program düzenledi. Programa konuşmacı olarak katılan Araştırmacı-yazar Mehmet Göktaş, “Açın, tarihe bakın. Direnişin liderleri Filistin'in liderlerinin hangisi emekli oldu da evine çekildi? Hangisi şehit olmadı? Hiçbirinin evinde emeklilik geçirdiğini biz görmedik.” dedi.

İzzeddin el-Kassam Tugayları’nın 7 Ekim 2023 tarihinde başlattığı "Aksa Tufanı" operasyonun üzerinden tam bir yıl, PKK/HDP'lilerin 6-8 Ekim 2014'teki saldırılarında başta Diyarbakır'da Yasin Börü, Hüseyin Dakak, Hasan Gökgöz, Riyad Güneş, Turan Yavaş ve Cumali Güneş olmak üzere bölgede birçok dindar insanın katledilmesinin üzerinden ise 10 yıl geçti. Bu kapsamda HÜDA PAR Van İl Başkanlığı tarafından "Aksa Tufanı ve Yasin Börü" temasıyla bir program düzenlendi.

İldeki bir salonda düzenlenen programa İlahiyatçı-Yazar Mehmet Göktaş, HÜDA PAR Van İl Başkanı Rasim Sayğın, Saadet Partisi İl Başkanı Özay İlhan, Yeniden Refah Partisi İl Başkanı Naif Şabu’nun yanı sıra çok sayıda STK temsilcisi, partililer ve vatandaşlar katıldı.

Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, ilahi ve ezgilerle sürdü.

Ezgilerin ardından selamlama konuşması yapan HÜDA PAR Van İl Başkanı Rasim Sayğın, “1948’den bu yana 200 binden fazla Filistinli, siyonist işgal rejimi tarafından katledilmiştir. Sadece 7 Ekim'den bu yana Gazze'de 20 bini çocuk 15 bini kadın olmak üzere toplamda 45 bine yakın kardeşimiz şehit olmuştur. 1967’den bu yana bir milyondan fazla kardeşimiz siyonist zindanlarında esir edilmiş, işkencenin en barbar ve vahşi yöntemlerine maruz bırakılmışlardır. Siyonistlerin işgal ve talanından dolayı 10 milyondan fazla Filistinli başka ülkelerde mülteci durumuna düşmüştür. Zorla yerinden edilmiştir. İşgalden dolayı dünyanın en kalabalık mülteci nüfusuna sahip Filistinli kardeşlerimiz işgalin sona ereceği günü beklemektedirler. Yaşanan bunca mezalime karşı 7 Ekim 2023’te HAMAS tarafından gerçekleştirilen Aksa Tufanı operasyonu bir milat olmuştur. Aksa Tufanı operasyonu üzerinden tam bir yıl geçti. Mescid-i Aksa'da ve Kudüs başta olmak üzere Filistin'in her bir karış toprağının özgürlüğe kavuşması ve 75 yıllık işgalin sona ermesi için bir operasyon gerçekleştirildi. Aksa Tufanı operasyonu 100 yıldır görülmeyen işgalin görülür olmasını sağlamıştır. Uluslararası aktörlerin ve devletlerin gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştır. Aksa Tufanı operasyonu, küfrün tek bir millet olduğunu göstermiştir. Bu operasyon Müslümanların kendi aralarındaki ihtilafları ihtilafları bir kenara bırakmaları, ittifak ve vahdet içine girmelerini gerekli kırmıştır. HAMAS, siyonist işgal rejiminin Fırat ile Nil arasında kalan işgal planına karşı sınır hattı mücadelesi vermiştir. HAMAS, siyonistlerin bölgesel işgal kuranlarını yerle bir etmiştir.” dedi.

“Kudüs ittifakı kurulmalıdır”

Siyonist işgalcilerin yayılmacı politikalarına karşı bölgesel Kudüs ittifakı kurulması gerektiğini söyleyen Sayğın, “Bir yıldır İslam âleminin sessizliği, siyonistlere cesaret vermiş, yayılmacı politikalarını Lübnan'a saldırarak göstermiştir. İslam ülkelerinin sessizlik ve ihtilaflarından istifade eden siyonist işgal rejimi, soykırım ve işgal politikalarını Gazze dışına taşımıştır. Lübnan'a yönelik sistematik saldırılar işgalin Gazze ile sınırlı kalmadığını göstermektedir. İşgal rejimi, Lübnan'a yönelik saldırılarında toplu katliamlar yapmaktadır. Lübnan'a yapılan bu saldırı Lübnan ile de sınırlı kalmayacaktır. siyonistlerin işgalci politikalarına karşı önlem alınmazsa domino ektisi oluşturacaktır. Dün Gazze, bugün Lübnan, başka bir gün Türkiye, Suriye, Irak, İran ve diğer bölge ülkeleri işgale maruz kalacaklardır. Batı devletleri ve uluslararası kurumlar siyonist varlığa hizmet etmektedirler. Batılı devletler siyonistlerin soykırımına ve yayılmacı politikalarına askeri, lojistik ve istihbari destek vermektedirler. Bu devletler, siyonistlere yapmış olduğu destekle soykırıma ortak olmaktadırlar. Soykırım suçuna ortak olan Batı'dan medet ummaktan bir an önce vazgeçilmelidir. Gazze direnişiyle Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerinin yenilmezlik algısı kırılmıştır. Bu zulme karşı bölgesel mücadele gücü oluşturulmalıdır. Siyonist işgali durdurulacak somut adımlar artırmalıdır. Türkiye başta olmak üzere vicdan sahibi ülkeler bu gücü oluşturmalıdırlar. Yaşayan zulme karşı sessiz kalınmamalıdır. Türkiye ve bölge ülkeleri güç birliği yaparak Kudüs İttifakı kurmalıdırlar.” şeklinde konuştu.

“Allah'ın nuru Gazze’ye iniyordu”

Sayğın’dan sonra bir konuşma yapan Araştırmacı – yazar Mehmet Göktaş, 7 Ekim gecesinden itibaren Allah'ın nurunun Gazze’ye inmeye başladığını söyledi. Göktaş, “Evet, Allah'ın nuru Kabe'den ziyade, Ravza'yı Mutahhara’dan ziyade Gazze'ye iniyordu. Ne Kabe'de, ne Mescid-i Nebevi’de, yüz binlerce Müslüman toplandığı halde bir tane 'kahrolsun israil' diyemediler. Buna hepimiz şahitlik ettik bunun anlamı nedir? Başta Suudi Arabistan ve diğer İslam ülkelerinin başlarında öyle firavunlar vardı ki hiç siyonizme dil uzattırmadılar. Kabe'de bir defa 'kahrolsun israil kahrolsun Amerika' diyemedi ya Müslümanlar. Mescid-i Nebevi’de o peygamberin mescidinde 'yaşasın HAMAS' diyemediler, dedirttirmediler. Onun için Allah'ın nuru Gazze’ye iniyordu. Gerçekten abartmıyorum. Allah nurunu oraya indiriyordu. O çocukların yüzüne indiriyordu. Hem şehit olanların hem yaralı olanların, o kız çocuklarının, o annelerinin, babalarının üzerine Allah'ın nuru iniyordu. Gerçekten bambaşkaydı Gazze. Ve bir de Allah nurunu oraya indiriyor ve oradan da dünyaya yayıyordu. Hem de ilginçtir, Avrupa'ya yayıyordu. Allah'ın nuru Gazze’den Avrupa'ya gidiyordu, Fransa'ya gidiyordu, Paris'in üniversitelerine gidiyordu, Londra'nın meydanlarına gidiyordu, Amerika'nın en ciddi üniversitelerine Allah'ın nuru gidiyordu gerçekten. İnsanların yürekleri Allah'ın nuruyla dolmuştu.” dedi.

"Yüreklerine Allah'ın nuru girdi"

Göktaş sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu var ya öyle basit bir olay değil muhterem kardeşlerim. İslam ülkeleri oralara asker gönderseydi bile bunu başaramazdı. Paris'e, Londra'ya, Washington’a, New York'a eğer İslam ülkeleri güçlü olsaydı, gitselerdi inanın Allah'ın nurunu Gazze'den gittiği gibi götüremezlerdi. Yüreklerine Allah'ın nuru girdi. O üniversitelerde o Hristiyan çocuklar, o ateist gençler üniversitelerin, camilerin, şehrin bahçelerinde namaz kıldılar. Dikkat edin. HAMAS'a selam verdiler. Gazze'nin çocuklarına sahip çıktılar. Bu böyle basit bir inkılap değildir. Demek ki Allah nurunu bizim bildiğimiz yollarla değil çok daha değişik yollarla götürmüş. Biz bunu gördük 7 Ekim'de. Ve bu ülkenin ve İslam ülkelerinin bir takım diktatörleri onu yapadursun ama elhamdülillah geri kalan Müslümanların da imanını arttırdıkça arttırdı. Tevbe suresinin son sayfasında Allah-u Teâlâ bu olaylara işaret eder. Yani kafirlerin küfrünü arttırdı ama iman edenlerin imanını da arttırdı ve bu devam ediyor. Şu anda inanınız ki eksilmedi ve son sürat devam ediyor. Bu aslında çok sevinilecek bir olaydır.”

“İslam davasının liderlerinin hiçbirinin evinde emeklilik geçirdiğini biz görmedik”

Gazze’de şehit edilenlere üzüldüklerini belirten Göktaş, “Onlar bu ümmetin ciğerpareleri ve öylesine yetiştirdikleri kahramanlardı. Ama size bir şey söyleyeyim; Açın, tarihe bakın. Direnişin liderleri Filistin'in liderlerinin hangisi emekli oldu da evine çekildi, hangisi şehit olmadı? İzzeddin El Kassam'dan tutun, Ahmet Yasin'e, Rantisi'den, İsmail Henniye'den tutun, Nasrallah'a kadar bunlardan hangisi şehit olmadı? Yani bunlar zaten seçilirken şehit olmaya seçiliyorlardı. İktidara seçilmiyorlardı, koltuğa gelmeyeceklerdi. Onların hepsi bir bir, peş peşe şehit olmayı zaten kafalarına koymuşlar 'ben şehit olacağım' diye geliyorlardı. Ve hiçbir tane biz şu anda İslam davasının, diriliş davasının, Gazze davasının, Lübnan'daki liderlerin hiçbirinin oturarak evinde emeklilik geçirdiğini biz görmedik. Bundan sonra da böyle olacak ve onlar yadırgamıyor, biz de yadırgamamalıyız. Ve bize böyle insanlar lazım. Bu ümmet bu insanlarla ayağı kalkacak. Korkmayın, korkmayın bunun arkası gelecek. Arkası kesildi zannetmeyin. O gidenlerin hepsi daha 10-15 yıl önce sapan taşıyla israile taş atanlar değil miydi zaten? Onların hepsi zaten Kudüs'ün sokaklarında, Mescid-i Aksa'nın etrafında ne yapıyorlardı? siyonist askerlere, siyonistlerin tanklarına sapan taşı atanlardı bugün lider oldular. Şimdi onların yerine o çocuklar öylesine devam ediyor.” ifadelerini kullandı.

“Allah yolunda şehadet kapısı her zaman açıktır”

Yasin Börü ve arkadaşlarının da tıpkı Filistin’deki şehitler gibi olduğunu vurgulayan Göktaş sözlerini şöyle tamamladı:

“Bizim Yasin’imiz, arkadaşları Hasan, Cumali, Riyad, Turan bunların hepsini Allah nasip etti gördüm, tanıdım. Şehit olmadan önce görenler var ama ben bunları biliyorum. İnanın bazıları şehit olmadan o şehitlik elbisesini giymişti. Vallahi ölmeden önce şehitlikleri öylesine yüzlerine yansımıştı. Evet, üzülürüz, bunlar genç yaşta bu şekilde şehit edildi. Bazıları diyor ki; 'ya hocam bunları sen abartıyorsun?' Ya ne abartması Allah aşkına söyleyin ya asr-ı saadette bile Yasin gibi kaç şehit oldu. Tamam, Hz. Hamza'nın göğsünü yardılar, ciğerini yediler, parçaladılar ama şu bizim Yasin'e yapılanlara bir bakıyor musunuz ya! Bıçaklandı, yukarıdan atıldı, üçüncü kattan aşağıya atıldı. Yakıldıktan sonra üzerinden araba geçti ve oradaki o cahil zavallı kadınlar zılgıt çektiler. Söyleyin ya söyleyin, sahabeden kaç kişi bu şekilde şehit oldu? Yani abartmıyorum. Onlara da dil uzatmıyorum. Allah'u teala onların şefaatlerinden de bizi ayırmasın. Ama biz şunu biliyoruz ki, demek ki Allah yolunda şehadet kapısı her zaman açıktır ve Allah yolunda şehadetten zerre kadar fazileti hiçbir şehidin derecesi, ister 21. yüzyıl olsun ister 22. yüzyıl olsun hiçbir zaman eksilmez Allah'ın izniyle.”

Program yapılan dua ile sona erdi. (İLKHA)