Acılı anne Halime Akar, 19 yaşındaki oğlu Yusuf'u uyuşturucunun acımasız kollarına kaptırmanın derin acısıyla mücadele ediyor. Yusuf'un kötü arkadaş çevresiyle tanışmasının ardından madde bağımlısı olduğunu ve bu durumun sonunda trajik bir intihara sürüklendiğini anlatan Akar'ın yaşadıkları, Batman'da ve Türkiye genelinde uyuşturucuyla mücadelenin ne denli acil bir mesele olduğunu bir kez daha gösterdi.
Gözyaşları içinde, "Artık çocuklarımızı bu illete kurban vermek istemiyoruz. Devletimiz, anneler ve tüm insanlar el ele verip çocuklarımızı kurtarsın!" feryadıyla, uyuşturucunun pençesine düşen gençlerin yaşadığı trajediyi gözler önüne serdi.
"Uyuşturucunun Merkezi Seyitler Mahallesi"
Halime Akar, oğlunun madde bağımlılığına Batman'ın Seyitler Mahallesi'nde başladığını ve hayatına yine aynı mahallede son verdiğini belirterek, bu bölgenin uyuşturucu trafiğinin ana merkezi haline geldiğini iddia etti. Akar, yetkililere seslenerek, "Bu mahalleler göz ardı edildikçe, nice Yusuflar kaybolacak. Devletin özellikle Batman'ın Seyitler Mahallesi gibi tehlikeli bölgelerine derhal müdahale etmesi gerekiyor" çağrısında bulundu.
Annenin anlattıklarına göre, genç Yusuf'a uyuşturucu önce ücretsiz olarak verilmiş, bağımlılık oluşunca ise para karşılığı satılmaya başlanmış. Para bulamayınca Yusuf'tan madde satması istenmiş. "Oğlum onurluydu, gururluydu ve arkadaşlarına çok güvenirdi. Güvendiği arkadaşlarının onu kötü yollara sokacağını bilmiyordu" diyen anne Akar, Yusuf'un bağımlılığın pençesinde ailesine yabancılaştığını ve tüm çabalarına rağmen kötü çevresinden uzaklaştırılamadığını anlattı.
"Çocuklarımız Göz Göre Göre Ölüme Gidiyor"
Yusuf'un madde bağımlılığı nedeniyle hayatına son vermeden 2-3 ay önce eve bile gelmemeye başladığını dile getiren anne, yaşadıkları çaresizliği gözler önüne serdi: "Sonrasında yakalanıp 20 gün cezaevinde kaldı. Cezaevinden çıktıktan sonra 'Anne, ben iyiyim. Artık seni dinleyeceğim, sen ne dersen onu yapacağım' diyordu. Ama ardından tekrar o kötü arkadaşlarına bulaştı, bize düşman kesilmeye başladı ve ailesini sevmediğini söylemeye başladı."
Yusuf'un son günlerinde tedaviye yanaşmış gibi göründüğünü ancak bir şekilde kurtulmasına izin verilmediğini belirten Halime Akar, "Hayatına son vermeden önce bize ve yakın arkadaşlarına tedaviyi kabul edeceğini, artık madde kullanmayacağını söylemişti. Ancak dışarı çıktıktan sonra, akşam saatlerinde nereden getirdiğini bilmediğimiz bir silahla hayatına son verdi" sözleriyle yaşadıkları acıyı tarif etti.
"Başka Annelerin Ciğeri Yanmasın"
Halime Akar'ın feryadı sadece kendi acısını değil, benzer kaderi paylaşan binlerce ailenin çaresizliğini de yansıtıyor. "Madde bağımlılığı yüzünden 19 yaşındaki oğlum Yusuf'u kaybettim. Artık madde bağımlılığı yüzünden kurban vermek istemiyoruz. Birçok genç bu yollarda yok olup gidiyor. Çocuklarımızı madde bağımlılığına kurban olsunlar diye büyütmüyoruz; onları kurtarmak istiyoruz" diyen Akar, devletten, annelerden ve tüm insanlardan destek istedi. "Herkesin buna karşı ayaklanmasını istiyoruz. Anneler, evlatlarını maddeye kurban versinler diye doğurmuyor ve büyütmüyor" diyerek toplumsal duyarlılığın artırılması gerektiğine vurgu yaptı.
Ailelere de tavsiyelerde bulunan anne Akar, "Bu dönemde çocuklarımızı hiçbir şekilde memnun edemiyoruz. Anne ve babalardan ricam; sevgi ve şefkatlerini çocuklarından eksik etmesinler. Çocuklarını dışarıya salmasınlar, onlara sınırsız özgürlük tanımasınlar. ‘Biz yaşamadık, çocuklarımız yaşasın’ demesinler. Çünkü ben hep böyle yaptım ve çocuğumu kaybettim. Nedeni; çocuğuma her istediğini verdiğimde, artık ona yetmemeye başlamamdı. Gece gündüz çalışıp ona daha çok değer verdikçe, hep daha fazlasını istedi. Büyüklerimizden nasıl gördüysek, çocuklarımıza da öyle bakalım ve onları inançlarımız çerçevesinde büyütelim" diyerek sözlerini tamamladı.
Halime Akar'ın yürek burkan çağrısı, "Yetkililere ve büyüklerimize çağrım: Artık yatlar ve katlar için çocuklarımızı heba etmesinler. Uyuşturucu illetine son vermelerini istiyorum. Başka annelerin ciğeri yanmasın" temennisiyle, uyuşturucuyla mücadelenin sadece güvenlik güçlerinin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğu olduğunu bir kez daha hatırlattı.
